Ülkemizde yaşanan ve herkesi derinden etkileyen depremlerden sonra 3 haftayı geride bıraktık. Acıyı, öfkeyi, üzüntüyü, anlık sevinçleri ve daha birçok duyguyu aynı anda yaşadık. Ve tüm bu duygu karmaşasının yanında sorumlulukların ağırlığını daha fazla hissettik.
Bilgisayarı açmak dahi istemediğimiz günlerde belki zorla masa başına oturduk. Kendimizi veremediğimiz toplantılara mecburi olarak katıldık. Özellikle global ekiplerde acımızın paylaşılmasını istedik. Bireysel duygularımızı yönetmeye çalışırken ekibimizin neler hissettiğini de önemsedik. Ve neler yapabileceğimizi sorgulamaya başladık.
İşte tam da bu noktada, kurulduğu ilk günden itibaren zor zamanlarda birbirimize destek olmak, çalışanı merkeze alacak bir zihin yapısıyla, hayata çalışanın bakış açısından bakabilmek için akıl yanaştırıp fikir üretmek ve geliştirmek amacına hizmet eden Çalışan Deneyimi Topluluğu’nda farklı sorularımızın yanıtlarını bulmaya başladık.
Depremin ilk günlerinden bugüne kadar;
- Afet Zamanında Çalışan Deneyimi Manifestosu ile yol gösterici bir rehber ile karşılaştık.
- Hemen devamında Afet Döneminde Çalışan Psikolojisini konuşmak için Klinik Psikolog Cafer Çataloluk ve Psikolog Özge Koca ile bir araya geldik. Biz sorduk, onlar yanıtladı. Bu oturumlar biraz sakinleşmemizi ve durup nefes alarak karar vermemizi sağladı.
- Aslında bu toplulukta, Çalışan Deneyiminde sıkça vurguladığımız “birlikte tasarlama” kavramını yaşattık. Tüm üyelerle ve bu işe gönül vermiş herkesle, bu süreçte birlikte olmaya çalıştık. Bu süreçte de yalnız değildik, her şeyi birlikte tasarladık.
- Bu zamana kadar İK Profesyonelleri ve yöneticiler açısından çalışanlara nasıl yaklaşılması ve bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında konuştuk. Afet Zamanında Çalışan Deneyimi Manifestosu ile tüm kurumlara fayda sağlayacak bir rehber ile buluştuk.
Şimdi gelin bu yazımızda sadece “empati kurarak” tüm soruları yeniden yanıtlamaya çalışalım. Aslında Çalışan Deneyimini kurgulamak istediğimiz her anda başvuracağımız bu yöntemi şu anda birlikte deneyelim.
Bu yöntemi uygulayacağımız ilk soru da “Bir çalışan afetin ilk anlarında çalıştığı kurumdan ne bekler?” olsun.
Afet ve kriz dönemlerinde çalışanların duygularını yönetmek zor olabilir. Ancak bu sorumluluğa farklı bir açıdan bakarsak ve bizim de bir çalışan olduğumuzu göz önünde bulundurursak nelerle karşılaşmak istediğimizi düşünüp sorularımıza cevap bulabiliriz. Şimdi birlikte bu soruya verilebilecek olası yanıtları inceleyelim.
BİR ÇALIŞAN AFETİN İLK ANLARINDA KURUMUNDAN NE BEKLER?
- Bir çalışan, kurumun ilk anda “farkındayım” demesini bekler. Kurumun ilk anlarda sessiz kalması çalışanları endişelendirebilir ve öfkelendirebilir. Aynı zamanda çalışanların kendilerini yalnız hissetmesine sebep olabilir. Kurumlar çok kısa sürede “haberdarım, farkındayım, ayaktayım” diyebilmelidir.
- Ve hemen devamında çalışanlar “yanındayım” kelimesini duymak ister. “Yalnız değilsin, ben senin ve ailenin yanındayım” denilmesi ve çalışanlara güven verilmesi en kritik noktalardandır. Eğer çalışan olay bölgesindeyse, kendisinin ve ailesinin can güvenliği için mümkün olan tüm ihtiyaçların karşılanmasında kurumunun etkin rol oynamasını ister.
- Böyle anlarda çalışanlar sadece kendilerini düşünmez ve çalışma arkadaşlarının ne durumda olduğunu merak eder. Ve bu noktada kurumunun “herkesten haberdarım ve seni de haberdar edeceğim” demesini ister. Bu cümle çalışanların endişesini ve korkusunu azaltmaya yardımcı olabilir.
- Çalışanlar, sürecin kontrol altına alınmaya başladığını bilmek ve endişelerini en aza indirmek için kurumunun “her şeyi paylaşacağım” demesini bekler. Çalışma arkadaşlarının ne durumda olduğunu, şirketin nasıl bir aksiyon alacağını ve bu aksiyona nasıl destek olabileceğini bilmek; bilgileri şeffaf ve güncel olarak görmek ister. Bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu kriz anlarında, kurum tarafından doğru bilgiye ulaşmak az da olsa çalışanların içini ferahlatabilir.
- Çalışanlar, kurumun kriz anını göz önünde bulundurmasını ve “acele etme, kendine zaman tanı, seninleyim” demesini ister. Olayın etkisini yaşarken bir yandan da işe konsantre olamamanın stresinden uzak olmak ister.
- Alınacak aksiyonları bilmek ister. Çalışanlar bir parçası oldukları kurumun ülkesine olan sorumluluğunun bilincinde olarak hareket etmesini ve kamuoyunu doğru iletişim ile bilgilendirmesini ister. Kurumun bu noktada sessiz kalması çalışanlarda olumsuz duygulara yol açabilir.
- Alınacak aksiyonlara dahil olmak ister. Fiziki olarak projelerde yer almak ya da fikirlerle destek olmak, yaşanan acıları sarma sürecine fayda sağlamak çalışanları pozitif yönde etkiler.
- Ve en önemlisi, “her zaman olduğu gibi bugün de birlikteyiz” cümlesini duymak ve her şeyin üstesinden birlikte gelineceğinin güvenini hissetmek ister.
Elbette ki bu maddeler saymakla bitmez. Ancak buradaki asıl amaç, aceleci bir tavırla, “yapmış olmak için yapmak” eyleminden kaçınmak, çalışan gözünden olaylara bakabilmek, gerektiğinde çalışanları dahil edebilmek olmalıdır. Unutmayın, bir deneyimi o deneyimin başrolü olmadan tasarlayamazsınız.
Şimdi aynı soruyu sormaya devam edelim. Bu kez zaman kipini değiştirelim: “Bir çalışan bundan sonraki dönemde çalıştığı kurumdan ne bekler?”
BİR ÇALIŞAN BUNDAN SONRAKİ DÖNEMDE ÇALIŞTIĞI KURUMDAN NE BEKLER?
- Aktif olmasını bekler. 3 haftayı geride bırakmış olmak hissedilen duyguların bittiğini ya da yaşananların unutulduğunu göstermez. Asıl önemli olan bundan sonra yapılacakların kurgulanması ve aksiyon alınmasıdır. Kurumlar yaşanan her konudan ders çıkarmalı ve çalışanlarına yeni stratejiler sunmalıdır.
- Ülke desteğine devam etmesini bekler. Çalışanlar, parçası olduğu kurumun kendi amacına uygun olacak şekilde maddi ya da manevi olarak sağladığı desteği devam ettirmesini ve bu sürece gönüllü çalışanlarını dahil etmesini ister.
- Şirket içi yeni politikaların geliştirilmesini bekler. Gerekirse şirket içerisinde gönüllü afet topluluğu kurulmasını, afet anlarında neler yapılacağının planlanmasını ve bu planlamanın en doğru kanallarla tüm çalışanlara aktarılmasını bekler. Böylece gelecekle ilgili endişesi ve korkusu azalacaktır.
- Güvende hissetmek ister. Fiziki çalışma ortamının güvenilir ve sağlam olduğunu bilmek, varsa gerekli iyileştirmelerin hemen yapılacağını görmek ister. Hatta bir çalışan evden çalışıyorsa bile kurumunun bunu önemsemesini ve kendisini bilinçlendirmesini ister. Eğer ofisten çalışılıyorsa tüm ofis tasarımını afet anlarına uygun olacak şekilde yeniden gözden geçirmesini ister.
- Çalışma ortamının yer aldığı bölge deprem, sel, yangın ve benzeri doğal afetler açısından yüksek riskli bölgeler arasında ise çalışanlar uzaktan çalışma politikasının gözden geçirilmesini ister. Yaşanan bu felaketin ardından tüm çalışanlar bu konuda daha fazla endişeli. Çalışanların kendisini güvende hissetmesi çalışma performanslarını pozitif yönde etkileyecektir. Bu nedenle şartlar mümkünse çalışanlar kendilerine dilediği yerden çalışabilme hakkının sunulmasını ister.
- Çalışanlar, mental sağlığını koruyabilmek için kurumunun destek olmasını ister. Gerekirse şirket içi psikolog desteği sağlanmasını ya da çeşitli iş birlikleri ile bu konuda kolaylık tanınmasını bekler.
- Zaman, esneklik ve anlayış ister. Herkesin acıyı yaşama ve atlatma süreci farklıdır.
- Çalışanlar bu süreçte insan sağlığının -mental ve fiziksel- en öncelikli konu olduğunu kurumların daima hatırlamasını ve bu süreçte çalışanlarına zaman tanımasını bekler.
Bir önceki konu başlığımızda da söylediğimiz gibi bu maddeler saymakla bitmez. Ancak yöntem yine aynı: Çalışan gözünden bakabilmek.
Bu süreçleri kurgularken Afet Zamanında Çalışan Deneyimi Manifestosu size her zaman yol göstermeye devam edecek. Bir diğer yardımcınız ise çalışanlarınız olacak. Süreci kurgularken alacağınız aksiyonlarda çalışanlarınızın sesine kulak vermeyi ve onları sürece dahil etmeyi unutmayın.
Çalışan Deneyimi Topluluğu olarak her zaman her konuda birlikte olmaya ve deneyimi birlikte tasarlamaya devam edeceğiz.
Sevgiyle ve empatiyle kalın.
Özlem Akçakavak